Home » » Lüks konut residence midir?

Lüks konut residence midir?

Yazar gölge on 5 Kasım 2012 Pazartesi | 18:26

Son yıllarda İstanbul'da kelimenin tam anlamıyla bir residence çılgınlığı yaşanıyor. Lüks konutlar, farklı mimarideki yüksek yapılar, hatta apartmanlar dahi residence olarak tanımlanıyor. Havuzu, güvenliği bulunan, biraz da olsa lüks olarak inşa edilen konutlar için residence kavramını kullanmak moda oldu.
Peki, residence gerçekten lüks konut mudur? İdeal bir residence nasıl olmalı, hangi hizmetler verilmeli? Residence’ler kimlere hitap eder? Bugün residence olarak sunulan projelerin ne kadarı bu özelliği taşıyor? İstanbul’da residence’lara talep ne düzeyde?
Sektör temsilcilerine göre, residence konsepti ülkemizde henüz oturmuş değil. Gerçek bir residence, lüks konutlar, havuz ve güvenlikten ibaret de değil. 5 yıldızlı otellerde verilen tüm hizmetleri sunan kompleksler ancak residence olarak nitelendirilebilir. İstanbul’da ise sayıları 5-6’yı geçmez. Ancak bu alanda ciddi bir açık olduğu da inkar edilemez. Zira özellikle iş ve sosyal hayatı yoğun olan yüksek gelir grubunun tercih ettiği bu yapılar, gerçek anlamda inşa edildiği sürece, talep de yoğunlaşacak. Öyle görünüyor ki residence yaşamı, gelişen Türkiye’nin gelecekteki en önemli konseptleri arasında yerini alacak.

Otel mantığıyla işletilmeli

Canan Yapı Genel Müdürü Ali Rıza Kılıç, residence’lerin aslında otel mantığıyla işletilen yapılar olduğunu söylüyor. Türkiye’de ise residence’lerin daha çok lüks konut olarak nitelendirildiğini belirten Kılıç, “Bugün tek bir bloktan ve açık havuzdan oluşan projeler dahi recidence olarak nitelendiriliyor. Lüks bir konut yapıyor olabilirsiniz, içinde kullandığınız malzemeler lükstür ama bu recidence değil. Residence, resepsiyondan housekeeping’e, ütüden yemeğe, güvenlikten sosyal tesislere kadar 5 yıldızlı otellerde verilen tüm hizmetleri içinde barındırması gereken bir konsept” diyor.
Canan Yapı’nın Ataşehir’de yapımını sürdürdüğü Canan Residence ile bu anlamda çok iddialı olduklarını anlatan Kılıç, projenin Anadolu yakasında en iyi residence’lerden biri olduğunu savunuyor. Şerifali’de 12 bin 600 metrekarelik alanda kurulan ve 260 konuttan oluşan Canan Residence’ın gerçek bir residence olduğunu vurgulayan Kılıç, “1+1’den loft dairelere kadar farklı tipte konutlarımız mevcut. 30 milyon dolarlık yatırımla gerçekleştirdiğimiz bu projede, maliyetten hiç kaçınmadık. Birinci sınıf malzemelerle döşediğimiz konutların yanısıra verdiğimiz hizmetler, bugün residence olarak tanımlanan projelerin sunduklarından çok daha iddialı. Otel mantığıyla işletilecek projemizde ütüden housekeeping’e, temizlikten güvenliğe, sağlıktan sosyal tesislere kadar tüm hizmetleri vereceğiz. Sadece her zaman taze yemek üretmek zor olduğu için konseptimizde bu yok. Sosyal tesisler de dışarıya açık olmayacak; yalnızca site sakinleri bu hizmetlerden yararlanacak. Otel şeklinde, ancak aile yaşantısına uygun bir proje bu” diye konuşuyor. 2009 Kasım’ında teslim edilmesi planlanan projede fiyatların ise 160 bin ile 450 bin dolar arasında değiştiğini ifade ediyor.

Kullanılmadığı dönemlerde kiralanabilir

Anadolu yakasında recidence adıyla yaklaşık 25 tane proje bulunduğunu dile getiren Ali Rıza Kılıç, yaptıkları tespitlere göre bunların yalnızca 5 tanesinin recidence hizmeti verdiğini, diğerlerinde pek çok yönün eksik kaldığını öne sürüyor. Canan Residence’ın da bu anlamda Anadolu yakasında en iyi residence’lerden biri olduğunun altını çiziyor. Kılıç, Avrupa yakasının ise lokasyon itibarıyla rezidansları daha çok kaldırdığını söyleyerek, “Anadolu yakasında buna uygun yer yok. Recidence’ler aynı zamanda kullanılmadığı dönemlerde otel gibi belli sürelerle kiralanabiliyor. Dolayısıyla Avrupa yakasında bu iş daha kolay” diyor.
Gerçek anlamda hizmet veren recidence’lerin ciddi oranda talep gördüğünü dile getiren Kılıç, gelir seviyesi yükselen kesimin özellikle bu yapıları tercih ettiğini belirtiyor. Kılıç, “Zira bu anlamda tüm hizmetleri veren çok fazla residence yok. Türkiye’de ekonomi birkaç yıldır iyi. Kazancı yükselen kesim de, doğal olarak daha lüks konutlara geçmek istiyor. Bugün inşaat furyasından, lüks konut ve rezidans patlamasından sözediliyor ama bunların hiçbiri talebi karşılayacak durumda değil aslında. İstanbul’daki konut stoğunun ne kadar kötü olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunların yüzde 60’ının şimdiden ve daha kaliteli konutlarla değiştirilmesi gerekiyor. Bugün belli şirketler çok fazla reklam verdikleri için arz fazlası gibi görünüyor.. Oysa onların ürettikleri konutları toplasanız 15 bin konutu geçmez. Ama İstanbul’un her yıl 260-300 bin konut ihtiyacı var” diye konuşuyor.

Yeni istihdam alanları yarattı

Canan Yapı Genel Müdürü Ali Rıza Kılıç, bugün residence’ler hatta sitelerle birlikte yeni istihdam alanlarının yaratıldığını, ancak bunların inşaat şirketlerinin bünyesinde yapılmasının da sakıncalı olduğunu savunarak sözlerini şöyle sürdürüyor: “Türkiye’de güvenlikten temizliğe, sağlıktan site yönetimine kadar uzanan böyle bir kol oluştu. Ama bu sadece recidence’lerden kaynaklanmıyor. Böyle bir ihtiyaç zaten vardı ve olması gereken bir şeydi aslında. Ancak inşaat şirketlerinin bunu kendi içinde yapmasını doğru bulmuyorum. Kendi içlerinde istihdam ettikleri zaman beceremiyorlar. Apartman yöneticiliği veya site yöneticiliği mantığı, çok iyi işleyen sistemler değil. Dolayısıyla profesyonel şirketler tarafından yapılması çok daha sağlıklı.”

Residence’ler hayatı kolaylaştırıyor

Aşçıoğlu İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Aşçıoğlu ise, residence’lerin iş ve sosyal yaşamı yoğun olan kişilerin hayatlarını kolaylaştırmak amacını güttüğünü söylüyor. Özellikle şehir merkezlerinde yapılan residence’lerin, günlük trafiğin dışında sosyal aktivitelere gidiş gelişi kolaylaştırmak için tercih edildiğini belirtiyor.
Aşçıoğlu’na göre, recidence konusunda bugün bir kavram kargaşası yaşandığı gerçek. Yüzme havuzu, tenis kortu, spor salonu, çocuk oyun parkı, sauna gibi sosyal tesislerin tümünü içinde barındıran konforlu daireler olarak tanımlanabilecek residence, ülkemizde ne yazık ki yanlış kullanılıyor. Apartmanlar dahi residence olarak pazarlanıyor. Aşçıoğlu, ideal bir residence’ı, “Dairelerin konforuna ilaveten yaşayanların bir asansörle hizmet alacağı kapalı ve açık yüzme havuzları, tenis kortları, çocuk oyun parkları, sauna, kuru temizleme, conciege, spor salonu, bilardo ve ping pong salonu, oyun salonu gibi sosyal tesisleri olan ve kendi kendine yeten otomasyonu olan yapılar” olarak tanımlıyor. Bu özellikleri taşımayan yapıların apartman veya site olarak adlandırılması gerektiğinin altını çiziyor.
Aşçıoğlu İnşaat’ın bugüne kadar üç residence projesini hayata geçirdiğini anlatan Yaşar Aşçıoğlu, “Selenium Residence 2002 yılında tamamlandı. Fulya’da 32 katlı 240 daireli Selenium Twins ve Gayrettepe’de 82 daireli 22 katlı Selenium Panorama’nın kaba inşaatları devam ediyor. Her ikisinin de beyaz eşyalı teslimi 2008 Eylül ayında yapılacak. Residence konseptinde olması gereken tüm sosyal tesisler projemizde mevcut. Selenium Twins’de ayrıca Acıbadem hastanesi, Real hipermarket, food-court, kültür merkezi ve iş merkezi de yer alıyor” diye konuşuyor.

Toplum, konforlu binalara alışmalı

Aşçıoğlu’nun, “Türkiye’de gerçek anlamda kaç tane residence var?” sorusuna yanıtı ise, “Çok az” oluyor. Aşçıoğlu, “Yalılarda ve şehir dışı villalarda yaşayanlar, şehir kalabalıklaştıkça ve güvenlik ve trafik problemleriyle karşılaştıkça, günlük yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla şehir merkezlerindeki konforlu recidence’lere gelmek istiyorlar. Şehir merkezindeki recidence’ler diğer konutlara göre daha çabuk pazarlanıyor” diyor.
Yaşar Aşçıoğlu, İstanbul’da son dönemde çok fazla residence adı altında konut inşa edilmesine ilişkin olarak da sözlerini şöyle sürdürüyor: “Recidence’ler de lüks yapı içine giriyor. İstanbul’un yüzde 95’inin yıkılıp yeniden yapılması lazım. Şu anda şehrimizdeki konutların sadece yüzde 5’inde kaliteli ve konforlu yapı var. Vizyon başkentimiz İstanbul’da lüks gerçeği bu. Ne yazık ki, aydınlarımız, sivil toplum örgütlerimiz dahil, konforlu ve lüks yapılar inşa edildiğinde toplum ayaklanıyor. Aksine izbe, kötü, kalitesiz sıradan binalar veya gecekondular yapıldığında hiç tepki görmüyorsunuz. Her yeni şeye tepki göstermek doğaldır. Çok yakında estetik ve konforlu binalara toplumca alışmalıyız.”

Residence tanımı moda oldu

Yapı Endüstrisi Yönetim Kurulu Başkanı Süha Yılmaz da, residence tanımının bugün artık moda haline geldiğini söylüyor. Projenin lüks olduğunu göstermek amacıyla bile residence tanımı kullanıldığını ifade eden Yılmaz, bu nedenle residence denen projelerin tamamını residence olarak nitelendirmenin doğru olmayacağını savunuyor.
“Oturanların hayatını kolaylaştırıcı pek çok hizmetin sağlandığı konut alanları residence olarak adlandırılmalı” diyen Yılmaz, buna göre konut sakinlerine güvenlik, temizlik, sağlık, spor, teknoloji, iletişim, servis, catering gibi hizmetlerin bina içinden verildiğini söylüyor ve “Residence’ler daha çok tek başlarına yaşayanların ya da çekirdek ailelerin yaşamlarına uygun küçük dairelerden oluşuyor. Bugün pek çok konut alanı residence diye sunulabiliyor. Önemli olan insanların o yaşam alanından ne bekledikleri. Eğer residence’ın gerçek tanımına uygun hizmet altyapısı beklerken, residence diye aldıkları evde bunları bulamıyorlarsa, sorun yaşanıyor. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, residence diye sunulan konut alanının gerçek residence olup olmadığını iyi araştırmak” diye konuşuyor.
İdeal bir residence’da ise, gerek görevliler gerekse teknoloji yoluyla iyi bir güvenlik sisteminin kurulması, insan hayatını kolaylaştıran her türlü teknolojik donanımın altyapısının bulunması, sportif ve kültürel alanlar olması gerektiğinin altını çiziyor.

Residence açığımız var

Yapı Endüstrisi olarak bugüne kadar Bodrum’da ağırlıklı olarak yazın kullanılan konut siteleri inşa ettiklerini hatırlatan Süha Yılmaz, ilk defa İstanbul Bahçeşehir’deki Başkaşehir projelerinde iki residence blok yapacaklarını ve tüm hizmetleri vereceklerini bildiriyor.
Türkiye’de insanların artık kaliteli yaşam istediklerini, bu nedenle son 5-6 yıldır residence inşaatlarının yoğunlaştığını söyleyen Yılmaz, bu konuda tam bir rakam vermenin de zor olduğunu ifade ediyor. Yılmaz sözlerine şöyle devam ediyor: “Son dönemde residence inşaatlarında artış var. Bu artış devam da edecek. Alım gücü yüksek kesimin oturmak istediği iki tip konut var. Ya işyerine yakın residence ya da şehir dışında bahçeli, müstakil ev. Bu nedenle residence’lere daima ihtiyaç olacak. Residence’lerin hitap ettiği kesim, iyi yetişmiş, orta ve üst düzey yönetici ya da yönetici adayları, eğitimli çalışan kesim. Bunlar ağırlıklı olarak yalnız yaşayan ya da çekirdek aile dediğimiz karı-koca ya da en fazla 2 çocuklu aileler.”

Her bina residence değildir

Teknik Yapı Başkan Yardımcısı Umut Durbakayım da, kapalı otopark, ortak sosyal donatı alanları, spor alanları gibi özelliklere sahip olan her binanın residence olarak algılanmaması gerektiğine dikkat çekiyor. Residence’lerin, normal şartlarda daire içinde yapılan kuru temizleme, ütü, restoran, ofis işleri gibi hizmetleri de kapsadığını söylüyor,
“İdeal bir residence’de iş, spor ve hobiler unutulmamalı; orada yaşayanları ayrıcalıklı ve özel hissettirecek her şey bulunmalı” diyen Durbakayım, Uphill Towers’ın tüm bu özelliklere sahip olduğunu da anlatıyor: “Yüksek teknoloji, kalite ve estetiği bir araya getirerek inşa ettiğimiz 31 katlı Uphill Towers Residence’da her kitleye hitap eden 318 adet daire bulunuyor. Projede toplantı salonlarından restoran ve cafe’lere, art gallery’den spa center’a, hobby box’tan helikopter pisti ve limuzin servisine kadar yüksek yaşam kültürünü özetleyen her şey mevcut.”
Durbakayım’a göre, residence’ler, yoğun iş temposundan sosyal ve özel yaşantısına vakit ayıramayan insanlarla iş ile normal hayatı birlikte yürütmek isteyenler için çok uygun yaşama alanları. Böylece özel yaşantısından ödün vermeden, iş hayatını da birlikte yürütme imkanı sağlanıyor. Diğer taraftan tek yaşayan gençler ve çocuksuz çiftler de residence tipi dairelere büyük ilgi gösteriyor.
Durbakayım, son dönemde tam anlamıyla residence inşa edildiğini söylemenin doğru olmadığını belirterek, şunları dile getiriyor: “Zira residence adı altında yapılan birçok binada verilen hizmetler tam değil. Normal apartmanlarda verilen hizmetlerden biraz daha farklı veya iyi olanların residence olarak algılanmaması gerekir. 5 veya 7 yıldızlı bir otelde sunulan hizmet ve olanakları sunan binalara residence demek daha doğru olur.”
yazı kaynak: konutdergisi.com
foto kaynak: omerlermimarlik.com
Beğen Ekle :

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. Esenyurt Aktüel Haber - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger